Malakanlar
KISA FİLMİ

"Misafir" 
20.11.2007

SHORT FILM
on the Molokans

"The Guest"
November 20, 2007
Kars Belediyesi ve Ankara Sinema Derneği tarafından düzenlenen, Uluslararası Altın Kaz Film Yarışması
The International Golden Goose Film Competiton is organized by the Municipality of Kars and the Ankara Cinema Association
http://www.politikars.com/politikars/habergoster.asp?id=6110
Kars Belediyesi ve Ankara Sinema Derneği tarafından düzenlenen, Uluslararası Altın Kaz Film Yarışması ve 13. Avrupa Filmleri Gezici Festivali programları kapsamında olan “ Kars’ta Sinema Konuşalım ” bölümü, festivalin son gününde Ankara, Diyarbakır ve Gürcistan’ın Başkenti Tiflis’ten gelen yapımcıların Kars’ta filme çektikleri “ Belge Seyir ” isimli belgesel nitelikte kısa filmler, Kars Sanat Merkezi’nde festival etkinliği olarak gösterime sunuldu.
The short documentary films, among those in "Docu-travel", shot in Kars by producers from the capital of Georgia, Tbilisi, and from Ankara and Diyarbakir, were shown at festival at the Kars Art Center on the last day of the festival during the segment called "Let's Talk Cinema in Kars" which was organized by the Municipality of Kars, the Ankara Cinema Association, the International Golden Goose Film Competition, and the 13th European Film Festival on Wheels.
Bilkent Üniversitesi İletişim – Tasarım Bölümü Araştırma Görevlisi Belge Seyir Projesinin teknik koordinatörü Koray Löker Kısa filmler konusunda şunları söyledi. “Bu proje, Ankara’da Gazi ve Bilkent Üniversitesi, Diyarbakır Sinema Derneği Kulübü üyeleri ve Gürcistan’da ki Shota Rustavelli Devlet Tiyatro ve Sinema Üniversitesi’nden bir grup öğrenci Kars’ta buluşarak, Kars’a dair izlenimlerini ve Kars’ın çok kültürlülüğünü filme almayı amaçlayan ve dört günlük bir süreçte Kars’ı kendi gözleri ile gözlemleyen ve daha önce tanımladıkları Kars’ı kendi gözlerinden nasıl değerlendirdiklerini ve burayı tanımakla ilgili serüvenlerini çektikleri filmlerde nasıl anlatabileceklerini ortaya koydular." didi.
The technical coordinator of the Documentary [Belge Seyir] Project, Koray Loker, who is a researcher in the Communication Design Department, Bilkent University, said the following about the short films:
"For four days in Kars, students from Gazi and Bilkent Universities in Ankara, Shota Rustavelli State Theater and Cinema University in Georgia, met with members of the Diyarbakir Cinema Association Club. They assembled their own impressions of Kars, how they see Kars form their own eyes, the multi-culturalism of Kars, and how they can express their adventures in Kars in future films that they will make.
Çekilen kısa filmler, Kars sokaklarında geçerken ilimizin balı, kaşarı, etnik zenginliği, kilisemi ve camimi kargaşası ve Merkez Çakmak köyü ve Mahallesi Çalgavur’da 1960 yıllara kadar Kars’ta yaşamış olan “ Malakanlar”ı  konu edinen “ Misafir ” adlı film de gösterildi. Among the short films that were made and shown, was one called "Misafir [The Guest]" which takes place on the busy streets of Kars. Its subject is the Molokans who lived in Kars province up to the 1960s in the village of Merkez Chakmak and the Neighborhood of Chalgavur [4 miles (6 km) northwest of Kars]. Among the daily life topics covered in our city of Kars are honey, sheep milk aged cheese [kashan], ethnic richness, churches and mosques. [In 2008 an award-winning documentary film "The Fading Color of Kars: Molokans" was released.]
Neden Malkanlar diye sorduğumuzda ise, filmin yapımcılarından Diyarbakır Sinema Kulübü’nden Kemal Yıldızhan ise, “ Proje kapsamında Malakanlar ile ilgili bir küçük belgesel çektik. Çünkü Malakanların savaş karşıtı ve barışçıl yanları ile birlikte bir zamanlar Kars’ın demografik yapısının bir parçası olmaları nedeninden yola çıkarak, Rukiye (Uguya) ve Sona Teyze gibi yarı malakanların kalması aslında kültürel bir zenginliken aynı zamanda da  bir eksiklik olduğunu hissettik. Ve malakanları tanıtmak istedik. When asked why a film about the Molokans, one of the producers of the film, Kemel Yildishan, Diyarbakr Cinema Association, said:
"Within the boundaries of this project, we shot a small documentary about the Molokans because we felt that something was missing. The  Molokans, with peace-loving and antiwar characteristics, were part of the important demographic landscape of Kars at one point [in time]. Half-Molokans such as [Aunt] Rukiye (Uguya) and Aunt Sona [Sonia] are still there which contributes to cultural richness of Kars. So we wanted to get to know the Molokans.
Kars’ın demografik yapısı çok ilginç burada birçok topluluk geçmişte ve günümüzde de birlikte yaşıyor. Bu bir zenginliktir. Bunların yok olmaması gerekmektedir.” Dedi.
"The demographic make up of Kars is very interesting. Many communities in the past and today, lived together here. This is a cultural richness that should not be lost [go extinct]."
75 yaşında malakanları oynayan Rukiye (Urguya) Teyze filmin çekim ve izlenmesi anındaki duygularını ise şöyle dile getirdi. “ Benim babam Türk, annem ise malakandır. Annemi ve annemin geçliğini hatırladım. Annem ayağı yalın çapa elinde ve işte gardaşım Keleş o günleri birlikte yaşadık, ömrümüzün yarısı onlarla birlikte geçti. Tonlarca patates ekerdik. Annem Anna, yaba, dirgen, tırmık ile tarlalarda babama yardım ederdi. Derdi ki erkek ele geçmez yorulmasın, yıpranmasın babamda anamı çok severdi. İşte yanımda Keleş gardaş biz o günleri birlikte yaşadık ben kendini emiden dayıdan çok severim Aunt Rukiye (Urguya), a 75-year-old Molokan expressed her emotions during the shooting and the showing of the film, as such:
"My father is Turkish and my mother is Molokan. I remembered my mother in her youth. My mother was barefoot with hoe [shapa] in hand, and so like that was my brother Kelesh. We lived those days together. Half of our lives were spent with them. we used to plant tones of potatos. My mother Anna with a wooden pitchfork [yaba], pitchfork [dirgen], rake [tarmik] used to help my father in the field. She used to say men are hard to come by, so let's not wear them out. My mother and father loved loved each other very much. With bother Kelesh, we lived those days together I like him more than an uncle.
Annem o zaman traktör yoktu. Tığ dediğimiz makinesi ve döğen makinesı vardı. At ve öküz ile döven yapardı. İki harmanı karıştırırdı annem. İki ile üç adamın yaptığı harman işini annem Anna tekbaşına yapardı. İşte bende öğle bir kadının kızıyım , çalışkanım. Rızık erken dağılır insanların başına. Bende her zaman çocuklarıma ve torunlarıma hep derim. Erken kalkın. Çok affedersiniz  “Yatan öküzün başına kalkan öküz pisler “ Bu bir malakan atasözüsür. Bu nedenle çocuklarım ve torunlarım köyde biraz geç kalkarlarsa hersimden patlarım. Onlara derim ki yorganınıza göre ayak uzatın. Çalışın, ayakta durun. Çünkü her şeyi hükümetten ve ondan bundan beklemekle olmaz. Bütün herkes  ve Türkiye öğle olmalı ki eşit olarak birlik beraberlik olsun.”dedi.
"My mother ... in those days there was no tractor. A plow. She used a  (wooden) threshing sled (with flint blades set in the bottom) [döven] pulled by horse and oxen. She combined the threshing and alone could do the threshing [harman] of two to three men. So I am the daughter of such a women. I am hard-working. She alwasy told her children and grand children to get up early to earn their daily bread. This is a Molokan proverb: 'The ox that is laying down will get pissed on by the oxen standing.' That's why I explode in anger if my children and grand-children in the village get up a little late. Another proverb: 'Work hard and stand up'. You can't expect everything to come from the government or from others. Everybody in Turkey would be like that, so there'll be equality, unity and togetherness.
Ömrünün yarısını malakanlar ile birlikte yaşayan 87 yıllık çınar Keleş Emi ise malkanları anarak duygulandı ve  göz yaşlarını tutamayarak ” Onlar ile birlikte doğduk ve 1961 yılına kadar birlikte yaşadık. Onlar gibi insanlar hiç varımıydı. Hırsızlık, haksızlık nedir bilmezlerdi. Bize çok şeyi onlar öğrettiler. Bizlerden daha da müslümandılar. Bizler onların mezarlarına bile sahip olamadık.” Dedi. 87-year old Keles Emi, who lived with Spiritual Christians Molokans half of his life, got emotional and said in tears,
"We were born with them and lived together with them until the year 1961. Was there any other people like them?  They didn't know what thievery (robbery) or unfairness was. They were the ones who taught us many things. They were even more "muslim" than we are! And we, we failed to even take care of their graves [cemetery]".
Filme konu olan “Malakanlar“ perdeye şu şekilde yansıtılmış. The Spiritual Christians Molokans that are the subject of this documentary film were portrayed in this manner.
Kendiside yarı malakan olan yani, annesi malakan olan Araştırmacı Yazar Vedat Akçayöz filme katkı sunmuş ve aynı zamanda rol almış ayrıca kaynak kişide olmuş. Film, Vedat Akçayöz’ün malakanları tanımlayan sinema perdesine yansıyan dizeleri ile başlıyor.
Researcher, author Vedat Akcayoz, who is half-Prygun Molokan as his mother was Prygun Molokan, contributed to the documentary film by acting in it, as well as serving as its resource person.  The film begins with the following [background] words from Akcayoz reflecting on the screen:


 " Ölmüş hayvanlardan sabun yaparlardı...
Domuz, tavşan ve pullu balık yemezlerdi…
Hep sakallı idiler…
Paskalyada süt içerlerdi…
Dinsel olarak Greko - Rus kilisesine bağlı idiler…
İçsel inançları itibari ile kesinlikle ritüelden uzaktılar…
İkon ve haç gibi nesnelerle Tanrı’nın temsil edilmesini kabul etmezlerdi…
Bir insanın ruhunda yaşayan güçlü ve kadir-i mutlak bir “ Tanrı “ inancına ibadet ederlerdi…
Tanrı ile kendi aralardın da asla aracı koymazlardı…"
  • "They used to make soap from dead animals...
  • They did not eat pork, rabbits or scaled fish [fish without scales]...
  • They always had beards...
  • At Easter [Lent], they used to drink milk...
  • Regarding religion, they were part of the Greco-Russian Church...
  • In terms of their spiritual beliefs, they were against rituals...
  • They did not accept the symbolization of God in objects such as icons or crosses...
  • They shared the belief of an omnipotent "God" living within an individual, in spirit...
  • They never put an intermediary between God and themselves..."
Diye başlıyor. Daha sonra ise, perdeye malakanlara ait o döneme ait gerçek fotoğraflar yansıyor. Daha sora ise Urguya  Mama, Çakmak Köyü’nde bulunan malakan mezarlarının başına geliyor, ve malakanca dua ve ilahi okuyor. Daha sonra Kars’a geliyor. Gerçektende Rusya’dan gelen ve o dönem Kars’tan ayrıldıklarında ilkokul da olan akrabaları ile evinde sohbet ediyor. Daha sonra eşi Hüseyin Ağkoç ile ilgili hatıralarını anlatıyor. Çalgavur Köyü’ndeki yaşamından ve köyün çehresinden  kesitler gösteriliyor. Tavukları yemlemesi, inek sağıp peynir yapmayı ve preslemeyi, tezek ile soba yakmayı, gündemi kapsayan savaş ve ölüm haberlerini televiyondan izlemesi, köyden görüntlüler eşliğinde ve o dönem insanlardan kalan meyve ağaçları arasındaki  görüntüler. Ve kısa film annesi Anna’nın fotoğrafı ile son buluyor. After these introductory words, real photos of Spiritual Christians Molokans from those days are reflected on the screen.  And later, Mama Urguya visits the Spiritual Christian Molokan graves in the village of Chakmak and prays and reads psalms in the Molokan [Russian + Old Slavonic] language. Later she arrives in Kars. At her home, she chats with her relatives who are visiting from Russia and who were still in elementary school when they left Kars in those days. She then recounts her memories of her husband Huseyin Agkoch, while the film shows segments of her daily life from the village of Chalgavur and the social profile of the village. There are scenes of her feeding chickens, milking cows and making cheese, burning cow dung [kiziki] in the indoor heater [stove], and her watching the daily news of war and obituaries on television, as well as scenes of the village and scenes shot among fruit trees left by people of that period. And the short documentary film ends with a photograph of Urguya's mother Anna.
Sonuç olarak Malakanlar kim di? In conclusion, who were the Spiritual Christians Molokans?
Kars’ın Ruslar tarafından 1877 yıllarında, iki yıl süren işgalleri sonucunda, Beyaz Rus Kökenli bir etnik halk olan Malakanlar, o dönemdeki Rus Militaristler tarafından Kars’ın Arpaçay’a bağlı Atçılar, Eski adı Zöhrab olan Yalınçayır, Çakmak Köyü ve Çalgavur Mahallesi’ne yerleştirilmişlerdir. Bir Asra yakın bu köylülerle birlikte yaşam sürdükten sonra 1961’li yıllarda istemeyerekte olsa özellikle savaş karşıtı olmaları ve günümüzde de olduğu gibi yabancı düşmanlığı ve azınlık ruhu yaşatıldığı için, sonuçta kendi kararlarıyla Amerika, Rusya ve Avusturalya’ya göç etmek zorunda kalmışlardır.
Spiritual Christians Molokans were an ethnic group with origins in the White Russians Russian peasants, sectarians, from Russia. During the two-year occupation of Kars by the Russians in 1877, Spiritual Christians Molokans were resettled by the Russian military in the Kars neighborhoods of Atchilar, Yalinchayir (formerly known as Zohrab), Chakmak Village, and Chalgavur. After nearly one century living with the locals in these neighborhoods and villages, due to the fact that they were anti-war and in an atmosphere of growing xenophobia, Spiritual Christians Molokans immigrated, by their own choice, to the U.S.A., Russia and Australia. [About 1% to the US and Mexico 1900-20 and about 100 families of those to Australia 1960-70; but 99% to Russia, most to Rostov province in 1920s, and remainder in 1960s to Stavropol and Dagestan provinces in 1960s. A few families remained in Turkey.]
Kars ilimizin bu üç köyünde yaşayan bu insanlar, yöre halkına değirmencilik, peynircilik ve tarımsal alanda da önemli yenilikler getirerek, adlarını unutturmamışlardır. Osmanlı arşiv belgelerinde bile, Ermeni zulmüne maruz kalmalarına rağmen, yerli halkla uyumlu ve barışçıl bir yaşam tarzını sürdürdüklerine tanık olmaktayız.
Spiritual Christians Molokans who lived in these localities of our city of Kars, made valuable contributions to the local communities in the areas of agriculture, dairy (cheese-making) and milling. Even in Ottoman archival records, we witness that the Molokans always lived harmoniously and peacefully with the local communities despite the prevailing Armenian conflict at the time.

Big thanks to Odil Tunali-Payton for translation.


Spiritual Christians in Turkey
Spiritual Christians Around the World